21 Ekim 2014 Salı

HASAN KORKMAZCAN: "BİN YILLIK KAPI KOMŞULARINI BİLE, BİRBİRLERİNE DÜŞMAN ETTİLER!..."

DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ BAŞKANI HASAN KORKMAZCAN: BİN YILLIK KAPI KOMŞULARINI BİLE BİRBİRLERİNE DÜŞMAN ETTİLER
* Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı ve dört dönem Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan; “ İlk olarak onurumuz ve tüm değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bu değerler bütün dinlerin mukaddes kabul ettiği insan hak ve özgürlükleri ve bunların özeti olan insan onurudur. İnsan onurunu savunmak, kendisine insan diyen herkesin görevidir ” dedi
            Konuşmasında ülkeyi idare edenlerin insan hakları ve eşitlik ilkesine tamamen ters bir uygulama gerçekleştiğini söyleyen Hasan Korkmazcan “ Eşit vatandaşların eşit yarışıyla eşit şekilde devletin imkanlarından yararlanarak aralarında yapacakları namuslu, dürüst, saydam ve demokratik seçim ile olur Cumhuriyet Devleti” dedi.
Hasan Korkmazcan şunları söyledi:
“21. Yüzyılın başında değerlere savaş açmış güçler var. Bunların etkisinde kalmış yönetimler var. Bunların etkisiyle kapı komşusuna, kendi akrabasına  bin yıldan beri yaşadığı insana düşman olmuş kesimler var. O zaman bizim yeni bir silkinme ile hem kendimizi bu saldırılardan korumak hem de diğer ülkelere örnek olacak şekilde dünyaya yeni bir anlayışı duyurmamız gerekiyor. Kendiniz düzgün bir durum sağlayabilirseniz en büyük duyuruyu sağlamış olursunuz. Her birimiz yaptığımız işlerle bir şeyler anlatabiliriz. Yoksa sadece konuşarak anlatacağımız şey acaba hayatta tatbik ediliyor mu, edilmiyor mu endişelerini uyandırır. Onun için mutlaka yaptığımız iş ile söylemlerimizi ifade edeceğiz.
Biz ne yapmalıyız?
İlk olarak değerlere sahip çıkmalıyız. Bu değerler bütün dinlerin mukaddes kabul ettiği insan hak ve özgürlükleri ve bunların özeti olan insan onurudur. Sahip çıkacağımız şey insan onurudur. İnsan onurunu savunmak insanın cesedinin dahi onurunu savunmak kendisine insan diyen herkesin görevidir. Herkesin söz hakkı,  ifade hakkı ve inancına sahip çıkacaksınız. Buralarda kurallar belirlenmiştir. O kuralları beraberce belirleyeceğiz ve kurallara evvela kendimiz uyacağız. Bu çerçevede demokratik değerleri savunmak nasıl olur dedik.
Demokratik sözünün içinde milletle ilgili halkla ilgili şeylerin hepsi vardır.
Bu değerlerin yaşayabilmesi için bir araya gelmemiz lazım. Millet denen kavramda bir araya geliriz. Milleti geçmişteki bütün değerleriyle geleceğe taşımanın yolu devlet olmaktır. Bizim devletimiz 7 bin yıllık bir devlet. Cumhuriyetimiz şu anda 91 yaşında fakat cumhuriyet kurulduğu gün oluşmuş bir şey değil. Zaten Ortadoğu’daki bütün devletlerin her biri neden sömürülmekten ve iç kavgadan kurtulamadı da Türkiye farklı kaldı derseniz o milli birikimin oluşturduğu devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Türkiye Cumhuriyeti evvela milli bir devlettir, herhangi bir sınıfın, zümrenin, bir ırkın, bir kesimin devleti değildir, milli bir devlettir. Gayri milli her tavra karşı çıkmak bu milli devletin görevidir. Bu devlet demokratik bir devlettir. Yani herhangi bir dar zümre tarafından, bir sermaye grubu tarafından yönetilmez, halk tarafından yönetilir. Eşit vatandaşların eşit yarışıyla eşit şekilde devletin imkanlarından yararlanarak aralarında yapacakları seçim ile olur demokratik devlet.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin bir diğer özelliği de laik devlettir.
Laik devleti bir kısım insanlar yanlış anlıyor. Hem laik hem Müslüman olunmaz diyen cahiller var. İslam demokrasi dışındaki hiçbir yönetimi meşru saymaz. Kur’an’ı açın okuyun, 4 halifenin yaptığı yönetimi görün. Bunlarla mukayese edince onun dışındaki yönetimler İslam’ın ideal yönetimleri değildir. İdeal yönetim 4 halifeyle bitmiştir. O yönetim tarzı da o zamana göre cumhuriyettir, o zamana göre demokrasidir. İnsanlar seçmişlerdir. Demokratik ve laik devlet İslam’ da Türk milletinin 7 bin yıllık geleneklerine de insanlığın bugün ulaştığı yönetim anlayışına da en uygun yöntemdir.
Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlettir.
Sosyal devlette hiçbir vatandaş aç, işsiz, eğitimsiz kalmaz. Devlet bunu garanti eder. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Her şey hukukun içinde olacaktır. Şimdi bunların dışında bir takım telkinlerle kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Bütün devlet yönetimindeki değerler aşındırılıyor. Burada geleceğimiz nokta, değerleri yeniden yaşatmak için çalışmak her onur sahibi vatandaşın göreviyse bu onur sahibi vatandaşlar örgütlenip seslerini yükseltmeli, güçlerini ortaya koymalı ve en önemlisi yapabilecekleri hizmetleri birbirleriyle dayanışma içerisinde sahneye çıkarabilmeli.
İnsanların yaratıcılığı ve becerisi ancak örgütlü bir halde ortaya çıkar.
Bu değerler hareketinin hanımlarla ilgilini oluşturmak için bir araya geldik. Buradan bir yönetim kurulu belirleyeceğiz. Bu yönetim değişik alanlarda çalışan hanımefendileri Demokratik Değerler çerçevesi altında örgütleyeceğiz. Bu yolla Dünya Türklüğü Kurultayı dediğimiz bütün dünyadaki Türkler ile ilgili Dünya Türklüğü Kurultayı’nın kadınlar bölümünü oluşturacağız. Böylece çalışmalarımız Türkiye’de değil, Türk Dünyası’nda, Almanya’da, Fransa’da, Kanada’da Türklerin bulunduğu her yerde bugün artık iletişim imkanları kolay olduğu için;
Dünya Türklüğünün kadınlar bölümünü de oluşturacağız.
Böylelikle o ülkelere de Demokratik Değerleri yavaş yavaş ileteceğiz. Eğer Türk cumhuriyetlerinde halk kendi yönetimlerine sahip olmazsa zamanla Suudi Arabistan’a benzer. Bunların sonu yoktur. Bunların sonu ya parçalanmak ya da sömürücülerin insafına kalmaktır. O bakımdan biz bütün din kardeşlerimize, tarihte kültür akrabalığı olan toplumlara da örnek olmak zorundayız. Türkiye 1960 yılına kadar kesin olarak bütün İslam dünyasında örnek alınan bir ülkeydi. Darbeler olduktan sonra bizim de içimizde karışıklıklar olduğu görüldü ve bir türlü o imajımızı düzeltemedik.
Türk Milleti ve tarihi adına "Örnek olma" özelliğimizi dahi kaybettik.
Şimdi yeniden bunu kazanmak zorundayız. Çünkü dünya yeniden şekilleniyor. Çok süratli şekilde bozulmakta olan uluslararası sisteme de müdahale edebilmek iç in Türkiye2nin en kısa zamanda kendisine gelmesi derlenip toparlanması lazım. İnşallah hep beraber gelecek kuşaklara birtakım hizmetleri tescillenmiş olarak örgütlü bir şekilde ve kurumsallaşmış olarak devredeceğiz. Birisi hizmeti yapıp gittiğinde dağılma olursa hiçbir şey yapılmamış sayılır. Yapılan hizmetin daha sonra devam etmesi önemli. Devam etmesinin şartları da Demokratik Değerler çalışmasındadır. Bunları yaşayarak  uygulayarak bizzat ortaya koyacağız."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder